Cumartesi, Mart 11, 2006




tartışmak

giriş: nasıl tartışılır? tartışmak için neler gerekir?

tartışmak iki insanın birbirini değiştirmeye çabalamasının ayyuka çıkmış halidir. öncelikle birbirini nedense anlamamak için çabalayan iki insan bir de üzerine zırvalamak için havadan sudan bir konu bulmak gerekir. bir tartışmanın tam anlamıyla ömür yemesi için konudan mümkün olduğunca sapması gerekir. bunu yapmak için yeterli donanım damarlarınızda akan kanda zaten mevcut. bir tartışmadan sağ çıkmak istiyorsanız en çok zırvalayan taraf siz olmalısınız. bir de karşı tarafı tam anlamıyla deli etmek istiyorsanız size tavsiyem "hmmm. hı hı. evet evet. tabiiii. sen haklısın." sözleri eşliğinde, yüzünüze ukala bir ifade yerleştirmek ve kafanızı sallamak olacaktır. işte bunları yaptığınızda karşınızdaki kişi, hayatta tartışmayacak karakterde biri de olsa, ses yükseltmenin kendisini haksız yere düşüreceğini bilen biri de olsa çılgına dönecektir.

gelişme: sen ne dediğinin farkında mısın?

tartışma alevlenmeye başladığında sorulan sorulardan biridir bu. üste çıkmak için yapılan bir hamledir adeta. bu noktada yapılabilecek bir sonraki hamle soruya soruyla yanıt vermektir.

gelişme esnasında taraflardan birinden biri içten içe sıkılmaya başlayabilir. tek istediği şey bu moddan çıkmak, gidip uyumak filan olur. içinden "ne işim var benim burda" ,"niye bağırıyo ki bu?", "sinirlenince çok komik oluyor" gibi çeşitli düşünceler geçer. bu soğuma anı "dişinde yeşil bişii kalmış" diyip ordan toz olmanın tam vaktidir. iyi değerlendirilmelidir.

bazı zamanlarda tartışan taraflardan ikisi de bu durumdan soğur. "biz neyi tartışıyorduk" diye düşünür bir türlü bulamazlar ama hızlarını alamadıklarından devam ettikleri çok sık karşılaşılan bir durumdur.

tartışmadan kavgaya

tartışmak yapı itibariyle görüldüğü üzere dönüşlü bir eylemdir. kökü tartmak fiilinden gelir. yani iki ya da daha çok kişi karşılıklı ya da yan yana oturur, birşeyleri tartar dururlar. tartmalarının sonuçlarını dinlemeyince de olay kavgaya dönüşür. bu saatten sonra artık kimse kimseyi dinlemiyordur. sesler yükselir, masaya yumruk vurulur, tehdit edici bakışlar atılır. pençeler çıkar, kuyruk dikilir. artık insanlıktan çıkma noktasına gelinmiştir. bu saatten sonra lügattaki en kırıcı sözler söylenir, daha önce yaptığınız için pişman olduğunuz şeyler yine sıralanır hatta bazen bir takım hayvan organlarını içeren ya da özellikle annelere yönelik isteklerin belirtildiği sözler söylenir.

sonuç: peki ya şimdi ne olucak?

tartıştınız. hatta belki kavga ettiniz. bravo. rahatladınız. ağladınız. içki içtiniz. birilerine dert yandınız. aferin. ikinize de yani. sonuçta şu an ortada ne haklı kaldı ne de haksız. ortada kalakaldınız. bundan sonra telefon edip etmeyeceğini(zi), görüşüp görüşmek istemediğini(zi) bilemiyorsunuz. "canım" dediğiniz adamın canını çıkardınız/ya da tam tersi. bu noktadan sonra diyebileceğim hiçbir şey yok. aslında çok deneyimli bir tartışmacı-kavgacı olduğumu da söyleyemem. ama kim ne kadar deneyimli olursa olsun, bu noktadan sonrası sizin kendi kararlarınıza kalıyor.

sadece şunu sormak istiyorum: kendinizi ne kadar seviyorsunuz?

Cuma, Mart 03, 2006


kar tatilinde nasıl hayatta kalınır?

bir bahar havası kapladığına göre artık ortalığı, bundan bahsetmenin tam zamanıdır belki de.

camdan bakarken hayranlık uyandıran bu beyaz kristaller, etrafı kapladıkça simliymiş gibi parıldarken, yarattıkları bu illüzyon, ne yazık ki ertesi sabah hiç uyku uyumamış vaziyette okula ödev teslim etmeye gidinceye kadar sürer. sırtınızda üç kiloluk bilgisayarınız, bir omzunuza astığınız torbada kütüphaneye teslim edeceğiniz kitaplarla, daha otobüs durağına varıncaya kadar üç kez düşme tehlikesi atlattığınızda, bu doğa olayının hiç de öyle mucizevi bir şey olmadığına kanaat getirirsiniz. elinizde eldivenleriniz varsa cüzdanınıza ulaşamazsınız, eldivenlerinizi çıkardığınız vakit ise akbilinizin ne zaman bu kadar keskin kenarlı bir nesneye dönüştüğünü merak etmeye başlarsınız. güç bela okulaulaştıktan sonra ise bunu başaran az sayıda kişiden biri olduğunuz için ödüllendirilmeyi beklersiniz, ama çok beklersiniz. zira sizi ödüllendirebilecek kimse de yoktur ortalıkta. çaresiz, yüklerinizin en azından bir kısmını bıraktıktan sonra, geç kalmadan eve dönmek en iyi çözümdür.

ondan sonrası ise bu yazının konusudur. eve gidip normal vücut ısınıza kavuştuktan, yaka parmaklarınızın buzunu çözdükten sonra, bu mecburi ev istirahatinizin kim bilir kaç gün süreceğini düşünmeye başlarsınız. bu düşünce silsilesini bir fincan çay ya da sıcak çikolata eşliğinde gerçekleştirmenizi tavsiye ederim.

evde oturma işi tercihiniz değil mecburiyetiniz olduğundan, muhtemelen canınızı sıkacaktır. ama karda kışta işe ya da okula gitmek zorundan kalanların şimşeklerini üzerinize çekmek istemiyorsanız, bunu çok fazla yüksek sesle dile getirmemelisiniz. zaten bunu çok fazla tekrarlamak, kendi sinirinizi bozmaktan başka da bir işe yaramayacaktırç sakin olmaya çalışarak bunun tadını çıkarmaya çalışın. uzun zamandır yapmak istediğiniz ama vakit bulamadığınız için yapamadığınız şeyleri yapmak için bir fırsat var karşınızda. yarım bıraktığınız kitapları bitirebilir, indirip indirip bir türlü izlemediğiniz filmleri izleyebilirsiniz. çalışma masanızın üzerindeki kesmekeşten kurtulabilir, doğru cd'yi doğru kutunun içine koyma seansları gerçekleştirebilirsiniz.

olur ya, insanlık hali, tüm bunları zaten vaktinde yapacak kadar düzenli biri olabilirsiniz, hayatta her şey oluyor. gerçi birkaç gün evde kalmak fikrinden bu denli dehşete düşen birinden beklenmeyecek bir durum bu, ama yine de belli olmaz. o zaman bu gibi durumlar için evde bir miktar oyun hamuru ya da örgü için yün ve şiş bulundurmanızı tavsiye edebilirim. eğer sevgi yumağı bir aileniz varsa hep beraber monopol gibi oyunlar oynayabilirsiniz. yapacak hiçbir şey bulamazsanız bile fotoğraf makinenizi alıp pencerenin kenarında oturun. kendisiyle fazla içli dışlı olmadığınız müddet boyunca kar görsel olarak olduça çekici bir nesnedir.

ama söylemeliyim, çok gözünüzde büyütmeyin. muhtemelen yapmak istediklerinizin çoğunu yapamadan kar tatiliniz sona erecektir. her şeye rağmen halen çok mutsuzsanız da uyuyun. uyumak güzeldir ve pek çok şeyin çaresidir.